HUKUK DEVLETİ Mİ - DİN DEVLETİ Mİ ?
Hukuk; İnsan haklarını yasalarla düzenleyen sistemdir.
Dinsel kurallar, yani dini kuralların getirdiği yaptırımlar uhrevidir. Ahlaki kuralların yaptırımı vicdanidir.
Bir hukuk devletinde, dini kuralların yaptırımı söz konusu olamaz.
Hukuki kurallar dünyevidir, bilimseldir. Tüm kişi ve kuruluşların hukuk kurallarına uyma zorunluluğu vardır.
Hukuk kuralları çiğnendiği zaman, bu kuralları çiğneyene yaptırırım uygulanır. Hukuka uymayanlar hangi kişi ve kuruluşlar olursa olsunlar cezaya çaptırılırlar. Bu hukuk devletinin varolma koşuludur.
Devlet yapısının demokrat olabilmesi, hukuku temel unsur olarak almasıyla olanaklıdır.
Çoğulculukla çoğunlukculuk aynı değildir. Demokrasilerde çoğulculuk esastır. Her çoğunluk demokrasi ve hukuk demek değildir. Çoğunluk ve halk iradesi değişkendir. Hitler’in, Franco’nun, Mussolini’nin çoğunluğa sahip olması nasılki demokrasi ölçeği değilse, Akp’nin de yüzde kırkyedi çoğunluğu her istediğini yapma yetkisine sahip olma hakkını vermez.
Demokrasilerde de çoğunluğu denetleme göreviyle görevli kurumların varlığını hiçbir kurum ve kuruluş yadsıma hakkına sahip olamaz.
Demokrasi başı bozukluk rejimi değil, belirli kuralları olan bir düzendir. Özgürlükler çağdışılığı, ümmetçiliği reddeder.
Anayasaya uyma yemini eden milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları ettikleri yemine uymazlarsa, sonucuna katlanmak durumunda kalırlar. Yasaları ve insan yaşamını ülama dedikleri din adamlarının fetvalarına göre düzenlemek suçtur.
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak siyasi partiler anayasaya ve yasalara uymak zorundadır. Demokrasiyi amaçlarına araç olarak kullanmaya kalkışan olursa, rejimin denetçisi olan yargı görevini yapar ve anayasasına ve rejimine sahip çıkar.
2002’ den beri iktidar olan AKP, her fırsatta laik cumhuriyetin temel yapısını ortadan kaldırmaya yönelik uygulamaları, yaptırımları dayatmaya başladı. Devlet kadroları Akp’nin tarikat anlayışına uyan kişilerle dolduruldu. Atanan bürokratların atandığı makamın ehli olması değil, inanç yönü ve eşinin tesettürlü olması ölçü sayıldı.
2007 Temmuzundaki seçimlerde yüzde kırkyedi oy almasıyla, hele MHP, DTP ve DSP’nin katkılarıyla seçilen dindar cumhurbaşkanının her kararnameyi, atamayı, yasayı neredeyse giriş kapısında onaylaması AKP’yi daha pervasız kararlar alma cesareti verdi. Son olarak, MHP ve DTP’nin desteğiyle anayasamızın laik yapısının garantisi olan maddeler değiştirildi. Anayasa Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararına rağmen Türbanı üniversitelere sokmaya kalkıştı.
Bu nedenledir ki, Laik Cumhuriyetin savunucusu Cumhuriyet Başsavcısı, laik cumhuriyeti din devletine dönüştürmek isteyen AKP’yi kapatma ve yöneticilerinden bir kısmın anayasa suçu işledikleri gerekçesiyle siyaset yasagı öngören dava açma gereğini yerine getirdi.
Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, Yargıtay Başkanını haklı kılacak şekilde laiklik ilkesini ayaklar altına alarak, sanki bir din devletinin şeyhülislamı gibi fetva vermeye kalkıştı:
‘’Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.’’ (A’raf Suresi 179. ayet)
Yukarıdaki satırlar Yargıtay Başsavcılığının, Akp’nin kapatılmasına tepki olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te ağzını köpürte köpürte yargıya karşı saygısızlığa varan tepkisidir. Laik Cumhuriyetin hangi ellerde olduğunun, hangi noktalara getirildiğinin ibret verici göstergesidir.
Başbakan sıfatındaki zat, cumhuriyetin en tepedeki savcılarına hayvanlar, şaşkınlar, gafiller diye hakaretler ediyor. Tüm şerıat özlemcilerinin yaptığını yapıyor, kendilerini Tanrı yerine koyuyorlar.
Başbakan, şeriat dünyasını kafasında kurmuş bile. Her olaya sadece kendi kafasındaki dini kurallarla, yaptırımlarla yaklaşıyor. Danıştay, Anayasa Mahkemesi, bütün yargı, Devrim Yasaları hepsi fasa-fiso. Almış yanına da Cumhuriyet Düşmanlarını, Atatürk’e soyundan gelen kuyruk acısı olanları, bu iktidar döneminde kasasını dolduranları. Hakaret ediyorlar, tehdit ediyorlar. Halk İradesi sakızı ile meydanı boş bulup saldırıp duruyorlar.
Haklarinda sahtecilikten, yüz kızartıcı suçlardan onlarca davaları varken, dokunulmazlık zırhının arkasına saklanmaktadırlar.
Söz şimdi yargıdadır.
Eğer, hukuk kurallarının uygulanmasının engellenmesi için meclisteki parmak çoğunluğunu kullanmaya kalkarsanız, bunun sonucuna da katlanmak zorunluluğu doğar. Darbe karşıtı gibi görünen sözde hukuk yanlılarının koro halinde ‘’istemezük’’çığlıklarının arkasında hukuk düşmanlığı yatmaktadır.
Hukuktan yana olanlar ne darbeden, ne de emperyalizmden medet umarlar.
Herkes, hukuk karşısında haddini bilmek, saygı duymak ve içine sindirmek zorundadır.
Yıldız Akalın
HDF Hessen Başkanı |